İhracat şubatta yüzde 41 arttı, 10.7 milyar dolar oldu
Türkiye’nin 2008 Şubat ayı ihracatı, geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 40,84 artışla 10 milyar 674 milyon 585 bin dolara yükseldi. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) kayıt rakamlarına göre Şubat ayı itibariyle son 1 yıllık ihracat ise yüzde 26,37 artışla 112 milyar 306 milyon 168 bin dolar oldu.
TİM’in verilerine göre, şubat ayında, fındık ve mamulleri, zeytin ve zeytinyağı ile tütün sektörü olmak üzere sadece 2 alanda ihracat düşüşü yaşanırken en fazla ihracat artışı yüzde 91,37 ile demir çelik ürünlerinde yaşandı.
Aslan payı sanayide
Miktar olarak en fazla ihracatı ise 9 milyar 402 bin 93 bin dolarla sanayi sektörü gerçekleştirdi. Şubatta tarım sektöründe 1 milyar 27 milyon 262 bin dolar, madencilik sektöründe 245 bin 229 dolarlık ihracat rakamına ulaşıldı.
1 milyar dolar ve üzerinde aylık ihracat gerçekleştiren alt sektörleri ise 2 milyar 462 milyon 762 bin dolarla taşıt araçları ve yan sanayi, 1 milyar 483 milyon 169 bin dolarla hazır giyim ve konfeksiyon, 1 milyar 416 milyon 263 bin dolarla demir çelik ürünleri, 1 milyar 12 milyon 988 bin dolarla kimyevi maddeler ve mamulleri olarak sıralandı.
Şubat ayında Türkiye ihracatında ilk 10 ülke ise Almanya, İtalya, İngiltere, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri, Rusya, İspanya, Romanya, Hollanda ve ABD oldu. Irak 11’inci, Yunanistan da 12’nci sırada yer aldı.
Merkez, günlük döviz alım miktarını yarıya düşürdü
Merkez Bankası (MB), günlük döviz alım ihalelerindeki miktarı 15 milyon dolar ve opsiyonda 30 milyon dolar olmak üzere toplamda 45 milyon dolara düşürdü. Daha önce bu miktar iki katı (90 milyon dolar) düzeydeydi. Kararın son 10 gün içinde özellikle yabancı yatırımcılardan gelen döviz talebiyle doların 1.27 YTL’ye dayanması sonrası alınması dikkat çekti. Merkez Bankası, bu kararla, piyasaya ‘dövizdeki oynaklığı takip ediyorum, aşırı dalgalanma halinde tedbir alabilirim’ mesajı verdi. Merkez Bankası’nın böyle bir karar alması piyasada olumlu karşılandı.
Merkez Bankası, döviz alım ihalelerinde miktar değişikliğine ilişkin kararını dün sabah itibariyle açıkladı. Açıklamada şöyle denildi:
‘Ben buradayım’ dedi
“Son dönemde gelişmiş ülke ekonomilerinde durgunluk yaşanabileceğine ilişkin beklentilerin artmasıyla, diğer gelişen ülke piyasalarında olduğu gibi ülkemiz döviz piyasalarında da oynaklığın arttığı gözlenmektedir. Bu nedenle, 10 Mart 2008 tarihinden itibaren günlük döviz alım ihalelerinde alımı yapılacak tutar 15 milyon ABD doları ihale ve 30 milyon ABD doları opsiyon olmak üzere en fazla 45 milyon ABD dolarına düşürülmüştür.”
Bu açıklamada, “Gelişmiş ülke ekonomilerinde durgunluk yaşanabileceğine ilişkin beklentilerin artması” ifadesi dikkat çekti. Merkez Bankası’nın ihale miktarı bu beklentileri düzeltmek amacıyla azalttığı yorumu yapıldı.
Açıklamada ayrıca, önümüzdeki dönemde döviz arzına ilişkin gelişmelere bağlı olarak günlük ihale veya opsiyon tutarlarında önceden duyurularak her iki yönde de değişiklik yapılabileceği gibi, gerek duyulursa ihalelere kısa ya da uzun süreli olarak ara verilebileceği kaydedildi. Bu açıklama dolarda derin dalga halinde Merkez’in harekete geçeceği sinyali olarak algılandı.
Merkez Bankası, piyasadan ihale yoluyla yılbaşından bu yana 2.8 milyar dolarlık alım yaptı. Merkez Bankası daha önce 30 milyon dolar ihale ile 60 milyon dolar da opsiyon olmak üzere toplamda en fazla 90 milyon dolar alım yapıyordu
Dalga dinlemeyen TAV’a 505 milyon euro kredi
TAV Havalimanları Holding, Atatürk Havalimanı dış ve iç hatlar terminal binası, katlı otopark ile genel havacılık terminalinin işletme hakkının devrine ilişkin kira sözleşmesi kapsamında proje refinansman kredi sözleşmesini imzaladı. TAV’ın, imzalanan 505 milyon euro tutarındaki kredi sözleşmesiyle, mevcut finansmanı daha uzun vade, ortalamada daha ucuz fiyatlama ve iyileştirilmiş finansal yükümlülüklerle refinanse ettiği açıklandı.
Çalkantıya rağmen...
Sözleşme, Dexia Credit Local, Garanti Bankası ve Goldman Sachs International eş liderliğinde sağlanan 505 milyon euro tutarındaki proje finansman kredisini kapsıyor.
TAV Havalimanları Holding İcra Kurulu Başkanı Sani Şener, daha önce aldıkları kredinin hem şartlarını iyileştirdiklerini hem de 25 baz puan değerinde bir faiz indirimi sağladıklarını söyledi. Krediyle havalimanının finansmanının vadesi 7 yıldan 10 yıla kadar uzatıldı.
Sani Şener, “Dünyadaki finansal sektörde karışıklığın, türbülansın olduğu bir dönemde Türkiye’de servis sektörü kısmına hizmet veren bir şirketin bu krediyi alabilmesi çok önemli” dedi.
TAV, Devlet Hava Meydanları İşletmesi ile 16 Haziran 2005’te Atatürk Havalimanı dış ve iç hatlar terminal binası, katlı otopark ile genel havacılık terminalinin işletme hakkının devrine ilişkin olarak 15 yıl 6 aylık süre için anlaşma imzaladı.
Şirket, imzalamış olduğu kira sözleşmesi kapsamında, 2005’te ödemekle yükümlü olduğu kira bedeli için Aralık 2005’te imzalanan kredi anlaşması ile 589 milyon euro tutarında kredi sağlamıştı.
‘Bu tip ortamlarda finansman zordur’
Konsorsiyuma katılan Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, “Yurt dışı oldukça kötü. Güven bunalımının olduğu ortamlarda bu tür finansmanlar çok zordur. Likidite çok ciddi daralmış vaziyette. Bu noktada TAV’ın büyük başarısını ortaya koymak lazım” dedi.
Denizbank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş de, Dexia’nın Türkiye’ye ayak basması ile bu tür projelere bakış açısının da Türkiye’ye yöneldiğini, Dexia gibi bir oyuncunun Türkiye’nin kıymetli ve stratejik kaynaklarını finanse etmesinin gurur kaynağı olduğunu ifade etti. Ateş, çok önemli bir aktifi finanse ettiklerini, “kazan kazan” şeklinde bir işlem olduğunu vurguladı.
‘IMF’yle yola devam edelim’
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, global piyasalarda bozulan makroekonomik göstergelere dikkat çekerek, hükümetin bir dizi önlem almasını istedi.
PriceWaterHouseCoopers tarafından düzenlenen ‘Davos’tan İstanbul’a’ konulu toplantıda konuşan Yalçındağ, “Türkiye’nin IMF anlaşmasıyla yoluna devam etmesi, ülke açısından ek bir güvence oluşturacaktır” dedi.
Arzuhan Doğan Yalçındağ, dünya ekonomisinin yüzde 25’ini oluşturan ABD ekonomisindeki bir yavaşlamanın diğer ülkeleri de etkilemesinin kaçınılmaz olduğunu belirterek, ABD ekonomisine ilişkin son açıklanan verilerin beklenen de kötü gelmiş olmasının, dünya ekonomisi ve gelişen ekonomiler açısından bir dizi riske işaret ettiğini söyledi.
‘Mayısta belirsizlik artacak’
TÜSİAD Başkanı, Türkiye’de hükümetin önümüzdeki dönemde alması gereken önlemleri sıralarken IMF’yle ilişkilerin geleceğinin netlik kazanması gerektiğini ifade etti. Yalçındağ şöyle konuştu:
“IMF ile ilişkilerin nasıl devam edeceğinin bir an önce açıklığa kavuşturulması ihtiyacı var. IMF anlaşması 2008 Mayıs ayında dolacak. Bu tarih, dünya ekonomisindeki belirsizliğin ve istikrarsızlığın muhtemelen zirveye tırmanacağı bir döneme denk gelmektedir. Artan belirsizlik ve risk altında, Türkiye’nin IMF anlaşmasıyla yoluna devam etmesi, ülke açısından ek bir güvence oluşturacaktır.”
Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecine de değinen Arzuhan Doğan Yalçındağ sözlerine şöyle devam etti:
“2008 senesinde dünyada hüküm sürecek olan tüm karmaşa ve dalgalanmaların arasında, Türkiye’nin sağlam ve öngörülebilen bir rotada ilerlediğinin en önemli göstergesi, AB sürecinin ivmelenerek devam etmesi olacaktır.
AB üyelik yolunda hızla ilerleyen bir Türkiye, yurtdışı piyasalara verilecek en temel mesaj olacaktır. Kaldı ki, AB üyelik süreci Türkiye ekonomisinin çok ihtiyaç duyduğu mikroekonomik reformlar açısından da en uygun çerçeveyi oluşturmaktadır.”
TÜSİAD’ın ekonomik dalgaya karşı önerileri
Arzuhan Doğan Yalçındağ konuşmasında hükümetin önümüzdeki dönemde alması gereken bir dizi önlemleri sıraladı. Bu önlemler şunlar:
- Bütçede faiz dışı fazla verilmeye devam edilmeli, özelleştirme süreci hızlandırılmalı, kayıtdışı ekonomiyle mücadelede kararlı olunmalı.
- Vergi tahsilatı daha geniş bir tabana yayılmalı. Böylece hem vergi gelirinde daha kalıcı bir artış, hem de vergi yükünün daha adaletli dağıtılması sağlanmalı.
- Faiz hassas dengeye göre ayarlanmalı. Dünya ekonomisindeki gelişmelerin çok yakından izlenmesi ve para politikasının buna göre şekillendirilmesi gerekiyor. Faiz oranları, gelişmiş ülke faiz oranlarıyla olan farkı koruyacak biçimde, hem yurtdışından fon çekilmesine elverecek seviyede olmalı hem de yavaşlayan ekonomik büyüme karşısında talebi uyarabilmeli.
- Beklenti iyi yönetilmeli. Merkez Bankası politikalarının iletişimi iyi yapılmalı. 2008 yılında ekonomide beklenti yönetimi büyük önem kazanacak. Ekonomi politikalarında doğru uygulamaların yanı sıra, bu politikaların kamuoyu ile iletişimine de özel bir önem verilmesi gerekli.
- Uluslararası fonlarda görülecek daralma yurtdışı fonlama maliyetlerinin artması anlamına gelecek. Bu durumda, reel sektörün yurtiçi finansal piyasalardan daha fazla yararlanabilmesi için sermaye piyasaları derinleştirilmeli, halka açılma özendirilmeli ve aracılık maliyetleri aşağı çekilmeli.
- IMF’yle ilişkilerin geleceği netlik kazanmalı.
- Şirketlerin güçlenmesi için mikro reformlar yapılmalı. Şirketler kesiminde rekabet gücünün daha da artmasına imkân sağlayacak mikro reformlara vakit kaybedilmeden hız verilmeli.
- AB süreci ivmelenerek devam etmeli.
‘Bundan sonraki balon alternatif enerji balonu’
‘Davos’tan İstanbul’a’ konulu toplantıda konuşan Milliyet yazarlarından Osman Ulagay, ABD’de finansal enstrümanların ekonomik büyüme yaratmada etkili olduğunu ve bunlarla ‘balonlar’ oluşturulduğunu söyledi. Mortgage’ın böyle bir balon olduğunu kaydeden Ulagay, “Bundan sonraki balonun alternatif enerji balonu olduğu söyleniyor” dedi. Ulagay, bu balonun büyüklüğünün 20 trilyon dolara ulaşabileceğini söyledi.
Milliyet yazarı Meral Tamer de, dünyada çok güçlü bir nükleer enerji lobisi olduğunu kaydetti. Tamer, nükleer enerjinin barışçı amaçlar için kullanılıp kullanılmayacağına artık dikkat edilmediğini, Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’nin geçtiğimiz aylarda yaptığı Ortadoğu gezisinde bu ülkelere neredeyse nükleer santral ‘dağıttığını’ belirtti.
Üç otomotivci yatırıma gelecek
Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, yeni potansiyel yatırımlarla Türkiye’nin otomotivde üretim üssü olacağını söyledi. Otomotiv Sanayi Derneği’nin (OSD) 34. Genel Kurul Toplantısı’nda konuşan Çağlayan, “Şu anda benimle temas halinde üç yabancı otomotiv şirketi var. Bunların her birinin 800 milyon ile 1.2 milyar euro yatırım planları var” dedi. Çağlayan, bu şirketlerin portföylerinde Türkiye ile birlikte 4-5 ülke bulunduğunu, diğer ülkelerle karşılaştırma yaptıklarını ifade etti.
‘Yediveren güllerimsiniz’
Toplantıda konuşan Maliye Bakanı Unakıtan da otomotiv sanayicilerine, “Benim en güzel müşterilerim sizsiniz, öyle bir ortaksınız ki sizi çok seviyorum. Yediveren gülü gibisiniz. Çok kazanın, inşallah bana da çok vergiler verirsiniz” dedi.
1990’lı yılların sonuna doğru, otomotiv sektöründe üretim artmasına karşın 2000-2001 krizinde üretimin 347 bin olduğunu, 2007’de üretimin 1 milyon 100 bine ulaştığını aktaran Unakıtan, “İkisi arasındaki mukayese ayna gibi ortada” dedi. Türkiye’nin o zamanki ihracatının 36 milyar dolar, otomotiv ihracatının 4.8 milyar dolar olduğunu aktaran Unakıtan, 2007’de bu rakamın 21 milyar dolara ulaştığını kaydetti.Türkiye ekonomisinin bu derece düzgün hale gelmesinin kendiliğinden olmadığına işaret eden Unakıtan, “Bazı şaşkın adamlar... Dalga gelmiş de global dalga çok iyiymiş, Türkiye ileri gitmiş... Yahu kardeşim bu dalga daha önce niye gelmedi? Hiç kimse bu masalı yutar mı Allah aşkına? Dalga gelmiş kötü olmuş, dalga gelmiş iyi olmuş, Nasıl dalga bu ya? Sık sık gelsin bu dalga bize” diye konuştu.
Otomotiv üretiminde 2 milyonluk hedefin 2.5 milyonun üzerine çıkarılması gerektiğini ifade eden Unakıtan, “Türkiye öyle bir hale gelecek ki 1 milyonu bir firma üretecek” dedi. Otomotivde çıkarılan Ar-Ge yasasının, tüm sektörleri katma değerli üretime zorlayacağını kaydeden Unakıtan, “110 milyar dolar olan ihracatı 210 milyar dolara çıkarmamız lazım” dedi.
Durak: Mevzuat değişikliği gerekli
Toplantıda konuşan OSD Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Durak da, Türk otomotiv sanayiinin orta vadeli hedeflerine ulaşabilmesi konusunda, “Avrupa’dan ve Uzakdoğu’dan dünya markası yeni yatırımların çekilmesi için veya mevcut üreticilerin üretimlerini cesaretlendirecek mevzuat değişikliklerinin yapılmasını talep ediyoruz” dedi.
“En iyi kâr cepte olandır” diyen, TT hissesini sattı
Türk Telekom’un halka arzında yüzde 3-7 arasında iskontolu hisse alanlar ilk işlem gününde satmayı tercih etti
Türkiye’nin en büyük halka arzı olarak tarihe geçen Türk Telekom’un hisseleri dün İMKB’de işlem görmeye başladı. Ancak hisseler beklentilerin aksine yükselmeyerek ağırlıklı olarak halka arz fiyatı olan 4.60 YTL’den işlem gördü. Türk Telekom hisselerindeki ilk gün seyri “Ucuz fiyata satıldı” iddialarını çürüttü.
İlk işlemin 4.60 YTL’den gerçekleştiği Türk Telekom hisseleri 4.48 YTL’ye kadar inse de hisseler günü 4.62 YTL’den tamamladı. Ağırlıklı ortalama fiyat 4.61 YTL oldu. Uzmanlar, Telekom hisselerindeki ilk günkü hareket için “Piyasalar çok zor bir dönemden geçiyor. Yatırımcılar küçük kârlara razı oluyor. Halka arzdan yüzde 3-7 arasında iskontolu alım yapanlar bu kârlara razı olup aldıkları hisseleri ’en iyi kâr cepte olandır’ mantığıyla sattılar” yorumunu yaptı.
Dün İMKB’de 2 milyar YTL’lik işlem hacminin yüzde 41’i yani 840.4 milyon YTL’si Türk Telekom hisselerinde yapıldı. Halka arza aracılık eden Garanti Yatırım ve Deutsche Bank ise 34.2 milyon lotluk net alım gerçekleştirdi.
Fiyatın doğruluğunu zaman gösterecek
Türk Telekom İcra Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Paul Doany, Türk Telekom hisselerinin halka arz fiyatıyla ilgili tartışmalar konusunda, “Halka arz fiyatının doğru olup olmadığını zaman gösterecek” dedi. Doany, Türk Telekom hisselerinin İMKB’de işlem görmesi dolayısıyla açılış seansı öncesinde düzenlenen törende yaptığı konuşmada, 20 bin Türk Telekom çalışanının ön talepte bulunduğunun doğru olmadığını, rakamın 2 bin olduğunu aktardı. Şirket hisse fiyatlarına ilişkin bir soru üzerine de Doany, şunları kaydetti: “Şirketin değeri, şirket yönetimi tarafından değil, piyasa tarafından belirlenen bir şey. Oger Telekom’un ödediği fiyat açısından düşünüldüğünde fiyat düşük olabilir. Tabii ki bütün hissedarlar hisse değerlerinin mümkün olduğu kadar yüksek olmasını isterler.”
İskenderun’da dev yatırım
Rusya’dan MMK, Türkiye’den Atakaş’la birlikte İskenderun’da 1.4 milyar dolarlık demir çelik yatırımının temelini attı. Yüzde 50 ortaklıkla kurulan tesiste üretim kasım 2009’da başlayacak
Rusya’nın en büyük çelik üreticilerinden MMK (Magnitogorsk Iron and Steel Works) ve Atakaş Şirketler Grubu ortaklığının İskenderun’da kuracağı demir-çelik fabrikasının temeli atıldı. İlk ürününü kasım 2009’da verecek olan fabrika 2010’da tam kapasite ile çalışmaya başlayacak. 1.4 milyar dolar yatırımla kurulacak fabrikanın yıllık üretim kapasitesi 2.5 milyon ton olacak. MMK Atakaş’da her iki ortağın da yüzde 50 payı bulunuyor.
Temel atma töreninde konuşan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren “Doğrudan yatırımların ihtiyacı olan istikrarı sağlamak için demokrasinin kalitesini artırmaya devam etmeliyiz dedi. Ekren, üzerinde durdukları en önemli noktanın özel sektörün gelişmesi olduğunu ve Cumhuriyet tarihi boyunca hasretle aranan bir büyüme dönemi yakaladıklarını belirtti.
‘Yassı çelikte açık var’
MMK Atakaş Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Recep Atakaş gerçekleştirilen yatırımın, Türkiye’de özel sektör tarafından demir çelik alanında sıfırdan ve tek kalemde yapılan en büyük yatırım olduğunu söyledi. Atakaş, “Dünya demir çelik üretiminde 11’inci sırada olmamıza rağmen dünya ticaretinden yüzde 1.5 pay alıyoruz. Toplam ham çelik üretimimiz içinde yassı mamül üretiminin ağırlığı yüzde 13. Bu rakam gelişmiş ülkelerde yüzde 60’a çıkıyor. Bu, sektördeki çarpıklıktır” dedi.
Türkiye’de 8 milyon ton yassı ürün açığı olduğunu ifade eden Atakaş şöyle konuştu: “Her yıl bu oranda mamul ithal ederek, 6 milyar dolar döviz ödüyoruz. Ülkemizin otomobil, beyaz eşya ve gemi sektöründe yeni yatırımlar yaptığı göz önüne alındığında yassı mamule ihtiyaç artacak. Biz de Rus ortağımızla bu yatırımı yapmaya karar verdik.”
Türk sanayisine destek
MMK Yönetim Kurulu Başkanı Viktor Filippovic Rashnikov ise yurtdışında ilk defa yatırım yaptıklarını söyledi. Rashnikov “Bu proje bizim için sadece stratejik bir yatırım değil. Bu tesis Türk çelik sanayisinin gelişmesine çok önemli katkılarda bulunacak. Türkiye çelik üretiminde 11’inci sırada olmasına rağmen yassı ürün açığı var. Tesis bu açığın kapanması için büyük katkıda bulunacak” dedi.
Türkiye Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkan Vekili Levent Seçkin de yatırımın bu ölçekte gerçekleşen ilk Rus yatırımı olduğunu söyledi.
2500 kişi çalışacak
İskenderun’un Payas ilçesinde faaliyet gösterecek fabrika yılda 2.5 milyon ton sac üretecek. Fabrika 1 milyon 200 bin asitleme hattı, 1 milyon ton soğuk sac haddanesi, 900 bin ton sac galvanizleme tesisi ve 10 milyon elleçleme kapasiteli limandan oluşuyor. Fabrikada 2500 kişi çalışacak.
Tesisin tüm makine donanımını İtalya’nın döküm teçhizatı üreticisi Danieli sağlayacak. MMK Atakaş bu kapsamda Danieli’yle 370 milyon euro’luk anlaşma imzaladı.
MMK’nın cirosu 6.4 milyar dolar
Atakaş Şirketler Grubu 1974 yılında İskenderun’da Recep Atakaş tarafından kuruldu. Şirket 1993 yılında yıllık 500 bin ton kapasiteli yuvarlak inşaat demiri üretmeye başladı. Payas Organize Sanayi Bölgesi’nde ve Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde kömür eleme ve paketleme tesisine sahip olan şirkette 700 kişi istihdam ediliyor.
Dünyanın en büyük çelik üreticileri arasında ilk 20’de yer alan MMK’nın piyasa değeri 11.1 milyar dolar. Londra Borsası’nda işlem gören MMK, Rusya’nın çelik ihtiyacının yüzde 17.6’sını karşılıyor. Şirket 2006’da 6.4 milyar dolar ciro, 1.4 milyar dolar net kâr elde etti.
Çiftçiye 5 Yılda 30 Milyar Destek
Türkiye'de önümüzdeki 5 yıllık dönemde tarımsal alanda yapılacaklar belirlendi.
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, çiftçilere 5 yılda 30 milyar YTL destek kredisi verileceğini açıkladı.
Mehdi Eker, 5 yıllık tarım planının 81 ilde, 50 binden fazla çiftçi ve sektör çalışanları ile yapılan yüzyüze görüşmeler ve ortak akıl toplantıları sonucu elde edilen öneriler ile oluşturulduğunu belirtti.
Eker, tüketicilere güvenli gıda sağlayan, tarım ve sanayisi bütünleşmiş, sürdürülebilir, dinamik ve rekabetçi bir tarım sektörü hedeflediklerini bildirdi.
Bakan Eker, "Güçlü Türkiye için sağlıklı birey ve sağlıklı toplum sloganıyla burada politikamızı belirledik. Artık dünyadaki konseptin tarımla ilgili konseptin çiftlikten çatala veya tarladan sofraya bütün halkaları kapsayan bir zincir olarak düşünülmesi gerektiğini dikkate aldığımızda üretimden tüketime her safha tarımla ilgilidir. O nedenle de gıda bizim için son derece önemlidir." dedi.
Tarımda kullanılan kimyasalların kayıt altına alınacağını, gıda güvenliği izleme ve bilgi sisteminin kurulacağını kaydeden Eker, 5 yıllık plan kapsamında bölgelere hakim olan ürünlerin destekleneceğini ve çiftçiye 30 milyar YTL'den fazla tarımsal destek kredisi vereceklerinin müjdesini de verdi.
TÜSİAD, Çin'le 'anlayış muhtırası' imzaladı
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), Çin Dış Ticaret Geliştirme Konseyi ile yatırımları desteklemeyi amaçlayan bir 'anlayış muhtırası' imzaladı.
Derneğin Pekin Ofisi'nin açılışı için Çin'de bulunan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Çin Ticaret Bakan Yardımcısı Çen Cien ile görüştü. Arzuhan Doğan Yalçındağ, görüşmede Çin - Türkiye ticaretinde Türkiye aleyhine açığın giderilmesi arzusunu dile getirdi. Çin Ticaret Bakan Yardımcısı Çen de bu konuda ellerinden geleni yapacaklarını ifade ederek, bunun en iyi yolunun ortak yatırımlar olduğunu kaydetti. Çen, TÜSİAD'ın Şanghay'da da bir ofis açmasını önerdi.
'Büyüme Doğu'dan'
Arzuhan Doğan Yalçındağ, daha sonra Çin-Türkiye İş Semineri'ne katıldı. Burada Türk ve Çinli gazetecilerin sorularını yanıtlayan TÜSİAD Başkanı, "Dünya ekonomisi doğudan büyüyor ve Çin dünya ekonomisinin en belirleyici aktörlerinden biri haline geliyor. Çin halkının tüketim alışkanlıkları dünya ekonomisi üzerinde son derece belirleyici olacak. Türkiye olarak bu süreçte aktif yer almayı arzuluyoruz" dedi.
Çin'in Türkiye'nin ikinci büyük ticaret açığı verdiği ülke olduğunu ve bu ülkeyle ticaretin toplam ticaret açığının yüzde 14'ünü oluşturduğunu kaydeden TÜSİAD Başkanı, bu açığın en önemli nedeninin, Türkiye'nin Çin'e mermer ve krom gibi daha çok hammadde ihraç etmesi, karşılığında da Çin'den katma değeri yüksek mallar ithal etmesi olduğunu söyledi.
Dört yatırım alanı
Türkiye'deki yatırım ortamının her geçen gün daha liberal hale geldiğine ve yatırımcının lehine geliştiğine dikkati çeken Yalçındağ, Çinli yatırımcıların Türkiye'de verimli bir yatırım ortamı bulacaklarını söyledi.
İki ülke arasında işbirliği yapılabilecek alanlara da değinen TÜSİAD Başkanı, bu alanların kömür çıkarılması, otomotiv, turizm ve Ar - Ge olduğunu belirtti. TÜSİAD Başkanı, Çin'in, Ar - Ge yatırımlarını Türkiye'ye yönlendirmesini istedi.
Çin-Türkiye İş Semineri'nde, TÜSİAD ile Çin Dış Ticaret Geliştirme Konseyi arasında, karşılıklı yatırımları desteklemeyi amaçlayan "anlayış muhtırası" imzalandı. Muhtıraya, Arzuhan Doğan Yalçındağ ile konseyin başkan yardımcısı Dong Songgen imza attı.
Ajans sunum yaptı
Seminerde, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı Alpaslan Korkmaz da bir sunum yaptı.
Korkmaz, Türkiye'nin dünyanın 17'nci, AB'nin de 6'ncı büyük ekonomisi olduğunu, dünyada en fazla doğrudan yabancı yatırım giden 13'üncü ülke, dünyanın 2'nci büyük düz cam üreticisi, Avrupa'nın 7'nci büyük demir çelik üreticisi, dünyanın 17'nci taşıt üreticisi, 20.3 milyon turistle dünyanın en çok gezilen 9'uncu tatil beldesi olduğunu kaydetti. Korkmaz, "Türkiye, Çin'e en yakın Avrupa ülkesi" dedi.
Konutta indirim günleri başlıyor
DenizBank ve Realty World’ün yaptığı işbirliği sonucu ikinci el ev almak isteyenlere, her ayın 9- 19 ve 29’unda Denizbank tarafından düşük faizli konut kredisi uygulanacak. Realty World ofisleri de komisyon oranlarında indirim yaparak, elverişli fiyatlarla konut edinme fırsatı sunacak.
DenizBank Perakende Bankacılık Grubu Genel Müdür Yardımcısı Arif İsfendiyaroğlu, “Ana hissedarımız Dexia, konut finansmanı konusunda Avrupa’da kayda değer bir güce sahip. Bizde, sektörün güçlü markalarıyla işbirliğine giderek, konut finansmanında DenizBank farkını ortaya koymak istiyoruz” dedi.
Realty World Türkiye Genel Müdürü Hilmi Işıkören ise “Sektörde ilk ve farklı bir uygulama olan bu çözümü 2008 yılı sonuna kadar uygulama kararı aldık” diye konuştu. Kampanya kapsamında, her ayın 9-19 ve 29’unda Realty World ofisleri aracılığı ile yapılacak konut kredisi taleplerinde yüzde 1,09 başlayan vade seçeneklerine göre faiz oranları uygulayacak. Realty World ise aynı tarihlerde geçerli olmak üzere yüzde 3 olan hizmet bedelini yüzde 1,99 indirecek.
Artık hedefe değil tahmine bakılsın
Merkez Bankası, global piyasalardaki dalgalanmayla petrol ve gıda fiyatlarındaki artışın etkisiyle enflasyon tahminlerini yukarı çekti. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, 2008 enflasyon tahminini yüzde 9.3 olarak açıklarken, bu tahminin tutması için faiz oranlarının yükseleceği sinyalini verdi. Yılmaz, “Enflasyon, vatandaşın cebinden alınan kanunsuz bir vergidir. Yüzde 4 enflasyon hedefine ulaşılması iki yıldan uzun bir süre alacak” dedi.
Yılmaz, düzenlediği basın toplantısında yılın ikinci enflasyon raporunu açıkladı. Daha önceki açıklamalarında sürekli beklentilerin hedefe göre oluşturulmasını vurgulayan Yılmaz’ın bu kez tam tersini söylemesi dünkü toplantıya damgasını vurdu. 2008 enflasyonun yüzde 4 olan hedefin iki katını aşarak yüzde 9.3 olacağını, yüzde 4’e ise ancak 2011’e ulaşılabileceğini tahmin eden Yılmaz, tüm ekonomik birimlerin beklentilerini enflasyon hedefine göre değil, tahmine göre oluşturmasını istedi.
‘Bilmesem ne güzel derdim’
Bir gazetecinin, Yılmaz’ın bundan önce özellikle kamu ücret artışlarında hedef enflasyonun baz alınmasına yönelik açıklamaları bulunduğuna dikkati çekerek, “Çapa olarak enflasyon tahminlerinin baz alınmasını önerdiğiniz gruba kamu da dahil mi?” diye sorması üzerine Merkez Bankası Başkanı, “Evet, dahil” karşılığını verdi. Kamudaki ücretlere enflasyon farkı verildiği için bu yılın etkilenmeyeceğini ifade eden Yılmaz, önümüzdeki yıllar için yapılacak düzenlemelerde ise tahminin esas alınması gerektiğini ifade etti.
Yılmaz, “Merkez Bankası Başkanı olmasanız, bu açıklamaları ekrandan dinlerken ‘eyvah’ der miydiniz?” sorusunu, “Merkez Bankası Başkanı’nın bilgilerine sahip olmasam, ‘ne güzel’ derdim” diye yanıtladı.
‘Başarı grafiğimiz yok, bu bir kredibilite sorunu’
İki yıl üst üste enflasyon hedefini tutturamadıklarını, açık enflasyon hedeflemesine geçtiklerinden bu yana bir başarı grafiklerinin bulunmadığını belirten Yılmaz şunları söyledi:
“Bu önemli bir kredibilite sorunu, kabul ediyoruz. Bize düşen, kararlılığımızı topluma iletmek. Gerekeni yapmaya devam edeceğiz. Verdiğiniz sözü sürekli tutmazsanız bu yalana dönüşür. ‘Bize inanın’ derken söylediğimiz şu: Enflasyon kanunsuz bir vergidir. ‘Enflasyon saptı burada bırakalım’ diyemeyiz.”
AB’nin bir çapa olması gerektiğinin altını çizen Yılmaz, “Uluslararası camiaya bugüne kadar yapılanların yapılmaya süreceği konusunda bir yeşil ışık yakmak için IMF ile parasız bir anlaşma olması gerektiğini düşünüyorum” dedi.
Yılmaz, IMF ile ilgili yapılan anlaşma neticesinde enflasyon hedefinin revize edilip edilmeyeceği konusunda bir karar verilmediğini, ancak Para Politikası Kurulu’nda bu konunun tartışıldığını anlattı.
‘Gıda enflasyonu 2008’de % 13, 2009’da % 8 olacak’
Enflasyonun tüm dünyada artış eğiliminde bulunduğunu, bunun ana nedeninin ise petrol ve gıda fiyatları olduğunu anlatan Yılmaz, 2009’da enerji, gıda ve hizmet fiyatlarındaki artışların enflasyon üzerindeki etkisinin 5 puana yaklaşabileceğine işaret ederek şu bilgileri verdi:
“2008 sonu gıda fiyat enflasyonu varsayımımızı yüzde 13 gibi oldukça temkinli bir düzeye yükselttik. Bu durum, 2008 enflasyon tahminimizin yaklaşık 1.2 puan yukarı yönde güncellenmesine neden oldu. 2009’da gıda fiyat enflasyonunun yüzde 8 olarak gerçekleşeceğini varsayıyoruz. Bu değişikliğin 2009 enflasyon tahminine etkisi 1.1 puan oldu. 2009’da enerji kalemleri dışındaki (tütün ürünleri ve diğer dolaylı vergiler gibi) mal fiyatlarının sabit kaldığı varsayımı altında; enflasyonun yüzde 4 düzeyine düşebilmesi için gıda, enerji ve tütün dışındaki malların fiyatlarında yüzde 3 civarında deflasyon kaydedilmesi gerekmektedir.”
Amaç, iktisadi faaliyetin olumsuz etkilenmemesi
Enflasyonun 2009 sonunda yüzde 4 düzeyine inmesi için sadece ikincil etkileri değil aynı zamanda 2008 ve 2009’da devam etmesi beklenen doğrudan etkileri de bertaraf edecek bir politika tepkisi verilmesi gerektiğini ifade eden Yılmaz şöyle dedi:
“Böyle bir tepki ise iktisadi faaliyette ve göreli fiyatlarda arzu edilmeyen dalgalanmalara yol açabilir. Bu nedenle enflasyonun 2009 sonunda yüzde 4’ün üzerinde gerçekleşeceği öngörülmektedir.”
Ancak tüm bunların, Merkez Bankası’nın daha gevşek bir politika izleyeceği anlamına gelmediğini vurgulayan Yılmaz, “Tahminler para politikasının kademeli ve ölçülü bir şekilde sıkılaştırıldığı bir duruşa göre yapılmıştır” dedi. Yılmaz kamuya da mali disiplin uyarısında bulundu.
Piyasada nakit sıkıntısı olduğu yönündeki değerlendirmelerine katılmadığını da kaydeden Yılmaz, “Büyümede bir yavaşlama olacak, hiç şüphemiz yok. Ama bunu durgunluk olarak görmüyoruz” dedi.
Çağlayan: Otoda dev yatırımı gece saat 24.00’te konuştuk
Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye’ye otomotiv yatırımı çekme konusunda çalışmaların devam ettiğini belirterek, “Daha dün gece (önceki gece) bakanlığımda, gece saat 24.00’te dünya devi otomotiv yatırımcılarından birinin temsilcileriyle beraber 2 saate yakın toplantı yaptık ve çok önemli mesafe kaydettik” dedi.
DEİK’e bağlı Türk-Katar İş Konseyinin, Katar İşadamları Derneği üyelerinden oluşan heyetin katılımıyla dün İstanbul’da düzenlediği toplantıda konuşan Bakan Çağlayan, 800 milyon euro’luk bu yatırımla 5 bin kişiye istihdam sağlanacağını söyledi.
‘Katar’la övünmüyoruz’
Türkiye’de her 24 saniyede 1 araç üretildiğini, her 30 saniyede üretilen aracın ise ihraç edildiğini belirten Çağlayan, şunları kaydetti:
“Bununla yetinmeyeceğiz. Şu anda dünya otomotiv yatırımcılarının çoğuyla temaslarımız devam ediyor ve birçoğu yatırımlarını Türkiye’de gerçekleştirmek ve yapmak istiyor. Yabancı bir firmayla bir hafta evvel el sıkıştık ve Türkiye’de yatırım yapma noktasında kendileriyle mutabakat sağladık. Bu yapılacak. Yabancı sermayeli bu yatırımla, yaklaşık 600 kişilik istihdam sağlanacak ve yılda yaklaşık 500 milyon euro’luk ihracat gerçekleştirilecek. Bahsettiğim bu projelerin realize olma süresi önümüzdeki üç yıl.”
Katar’daki kişi başına milli gelir ve GSYİH oranları dikkate alındığında, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 480 milyon dolar seviyesinde bulunmasının kendileri açısından çok da övünülecek bir rakam olmadığını ifade eden Bakan Çağlayan, “Bunun milyar dolarlar seviyesinde yapılabileceğini çok net ortaya koyan bir coğrafyaya, ortak kültüre ve ortak ekonomik altyapıya sahibiz” dedi.
Çağlayan, Türkiye’nin demir-çelik, çimento ve beyaz eşyada, dünyada ve Avrupa’da çok önemli bir yere geldiğini, Türk müteahhitlik sektörünün önemli başarılar elde ettiğini, son 5 yılda Katar’da Türk müteahhitlerinin 5 milyar doların üzerinde proje gerçekleştirdiğini kaydetti.
Katar toplantısında Çalık ve Lusail yoktu
Katar’la ilgili düzenlenen dünkü yatırım toplantısına Türk müteahhitlerin ilgisi dikkat çekti. Toplantıya Türk tarafından 43 grup katıldı. Bunların 22’si müteahhitlik firmasıydı. Katar tarafı ise yalnızca dört şirketle temsil edildi.
Katar’dan toplantıya katılan işadamı sayısı ise dokuz ile sınırlı kaldı. Sabah-atv grubunun Katarlı ortağı Lusail’den ise toplantıya katılım olmadı. Sanayi Bakanı Çağlayan’a, ‘ne Katar Emiri’nin sahip olduğu şirketlerin, ne de Çalık grubunun toplatıya katılmaması’ hatırlatıldığında, şöyle yanıt verdi: “Neden katılım olmadığını bilmiyorum. Bu toplantıyı ben düzenlemedim yalnızca konuk olarak davet edildim.” Bir gazetecinin “Katar ziyaretinizde bu anlaşmaya şahit oldunuz mu?” sorusu üzerine de Çağlayan, “Şahit olmadım” dedi.
Alkim yerli leonit gübresi üretecek
Alkim Kimya, Türkiye’nin ilk yerli leonit gübresini haziran ayının başında piyasaya sürecek. Konya Cihanbeyli’deki işletmesini 11 milyon YTL harcayarak bir yılda modernize eden Alkim Kimya, mevcut sodyum sülfat tesi-slerine Leonit Ünitesi’ni de ekledi. Cihanbeyli’deki Terkesan gölünden elde edilen magnezyum ve potasyumla üretim yapacak olan Alkim Leonit Ünitesi’nin yılda 10 milyon dolar ciro yapması bekleniyor.
1 tonu 500 dolar
Alkim Kimya Genel Müdürü Nihat Eren, “Türkiye’de ithal hammaddeyle üretilen leonit için 2007 verilerine göre geçen yıl 37 bin ton hammadde ithal edilmiş. Biz, yoğun Ar-Ge çalışmaları sonucu Tersakan gölünden çıkartmayı başardığımız potasyum ve magnezyum tuzlarıyla ilk etapta yılda 20 bin ton leonit gübreyi piyasaya süreceğiz ve böylece Türkiye’de kullanılan potasyumlu gübrelerin büyük bir bölümünü ikame edeceğiz” dedi. Potasyum ve magnezyumun bileşik tuzu olan leonit, başta muz ve narenciye bahçeleri olmak üzere patates, ayçiçeği ve üzüm gibi bir ürünün yetiştirilmesinde kullanılıyor. Damla sulama tekniğine çok uygun bir gübre olan leonitin tonu yaklaşık 500 dolardan satılıyor.
1950’li yıllardan bu yana faaliyet gösteren Alkim Kimya, Konya Cihanbeyli’deki Bolluk ve Tersakan göllerinin yanısıra Afyon Dazkırı’daki Acıgöl’de de yılda toplam 330 bin ton sodyum sülfat, 150 bin ton ham tu, 50 bin ton rafine tuz ve 10 bin ton sıvı magnezyum klorür üretimi yapıyor.
Cihanbeyli ve Dazkırı’da iki entegre tesisi olan şirket, son olarak Ankara Çayırhan Sodum Sülfat İşletmesi’yle yeraltı sodyum madenciliğine adım attı. Çayırhan İşletmesi’nde Ar-Ge çalışmalarına devam eden Alkim, yıllık 150 bin ton sodyum sülfat kapasiteli bu tesisi 2009 yılında faaliyete geçirmeyi planlıyor.
BAKLİYAT OPERASYONU
Başta pirinç olmak üzere tahıl ve bakliyat fiyatlarındaki artış Maliye Bakanlığı’nı harekete geçirdi. Bakanlık elemanları başta Rami, Mega Center ve Gimat gibi toptancı gıda piyasaları olmak üzere, tüm yurtta depolarda sayım yaparak, “zamları tetikleyen stokçu tüccar” aramaya başladı.
Paketli Bakliyatçılar Derneği (Pak-Der) Başkanı Tevfik Dinçer ile Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Dağıtımcıları Derneği (Gimder) İkinci Başkanı İbrahim Ethem Bingöl, denetimlerin baskın tarzında yapıldığını, ancak bu tarzı ‘şık ve doğru bulmadıklarını’ söylediler.
Pak-Der Başkanı Tevfik Dinçer, Maliye Bakanlığı elemanlarının geçen hafta başladıkları “depoda stok sayımı” çalışmasını hızlandırdıklarını belirterek, bugüne kadar 130 işyerinde sayım yapıldığını söyledi. Dinçer şöyle devam etti:
“Maliye elemanları ithalatçı, tüccar ve fabrika depolarıyla çeltik değirmenlerinde kuru fasulye, mercimek, pirinç, nohut ve un çuvallarını sayıyor. Maliye’nin normal zamanlarda nadiren yaptığı bu stok sayımı, geçen haftadan beri tüm yurtta yoğun olarak sürüyor.”
‘Kayıtlıyı denetliyor ama...’
Maliye’nin depo sayım çalışmasının rutin vergi kaçağını önleme çalışmalarına benzemediğini belirten Dinçer şunları söyledi:
“Ben 15 yıldır aynı işyerinde faaliyet gösteriyorum. Maliye bugüne kadar sadece 4 kez denetime geldi. Bu nedenle Maliye’nin son günlerdeki fiyat artışlarının ardından yoğun denetim ve depo sayımı yapması enteresan bir durum.”
Depolarda suçlu arar gibi sayım yapılmasının yanlış olduğunu belirten Tevfik Dinçer şöyle devam etti:
“Kayıtlı çalışan firmalar olarak bizler, bu tür denetimlerin yılın 365 günü sürekli yapılmasını istiyoruz. Maliye, şu anda kayıtlı firmaları denetliyor. Kayıtsız firmalar çoğunlukla denetim dışında kalıyor. Saman alevi gibi yanıp sönen baskın denetimler, fiyat artışını engelleme ve vergi gelirini artırma yönünde faydalı olmaz. Her şeyden önce kayıtdışılık önlenmeli.”
‘Zam baskınla önlenemez’
Tarlaların da denetlenmesi gerektiğini belirten Tevfik Dinçer şunları söyledi:
“Miras yoluyla tarlalar küçüldü. Göç nedeniyle köylerde tarla işleyecek işgücü kalmadı. Toprak reformu yapılarak küçük tarlalar birleştirilmeli, işlenmeyen arazilerin işlenmesi için önlem alınmalı. Fiyat artışını önleme ve gıda güvenliğini sağlama baskın denetimlerle değil, üretim artışıyla yapılabilir.”
Gim-Der İkinci Başkanı İbrahim Ethem Bingöl ise zamlardan sonra baskın denetim yapılmasının düşündürücü olduğunu belirterek şöyle dedi:
“Depo baskınıyla sayım yaparak fiyat artışı önlenemez. Öncelikle sürekli denetim yapılarak kayıtdışı önlenmeli. Bunun yanı sıra tarlada üretim artırılmalı. Göç nedeniyle işlenmeyen araziler çoğaldı. Devlet boş arazilerin işlenmesi için önlem almalı. Fiyat artışını önlemenin en etkili yolu üretimi artırmaktan geçer.”
BANKA KURMA ŞARTLARI AĞIRLAŞTIRLIYOR
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Taslağı’nı açıkladı.
Taslakta, banka sermayelerinin güçlendirilmesi amacıyla kuruluşta ödenmiş sermaye tutarının 30 milyon YTL’den 60 milyon YTL’ye çıkarılması öngörülüyor. Ayrıca, kuruculardan alınacak sisteme giriş payının asgari sermaye tutarı da yüzde 20 olarak yeniden düzenleniyor.
Türkiye’de ‘tabela banka’ kurulmasını önlemeyi amaçlayan taslakta, banka kurucularında aranan şartlar arasına terörle mücadele kanunu kapsamındaki suçlardan veya bu suçlara iştirakten hükümlü bulunmamak da ekleniyor.
Bankalar Kanunu’nda öngörülen değişikliklerle ilgili BDDK açıklaması şöyle:
Finansal holdingi teşvik
- “Finansal holding şirketi tanımı değiştirilmiştir ve finansal holding şirketi kurulmasının caydırılması yerine özendirilmesini sağlayacak hükümler geliştirilmiştir.
- Bankaların maliyetlerinin azaltılması için destek hizmeti almalarını kolaylaştırmaya yönelik değişikliklere gidilmesi öngörülmüştür.
- FATF (Financial Action Task Force - Mali Eylem Görev Grubu) ilkelerine uyum amacıyla Türkiye’de tabela banka kurulmasını yasaklayan ve banka kurucularında aranan şartlar arasına 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlardan veya bu suçlara iştirakten hükümlü bulunmaması şartını da öngören hükümler konulmuştur.
Sisteme giriş payı arttı
- Banka sermayelerinin güçlendirilmesi amacıyla bankaların kuruluş şartlarında aranan ödenmiş sermaye tutarı 60 milyon YTL’ye çıkarılmış ve banka kurucularından alınacak sisteme giriş payı, asgari sermaye tutarının yüzde 20’sine yükseltilmiştir.
- Bankalarda imtiyazlı paya sahip olan tüzel kişi ortaklıkların sermaye yapılarındaki değişikliklerin de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun iznine tabi tutulması öngörülmüştür.
- Mesleki sorumluluk sigortası uygulaması sadece bağımsız denetim kuruluşları ile sınırlı tutulmuş, değerleme, derecelendirme ve destek hizmetlerinin mesleki sorumluluk sigortasına tabi tutulmaları bu hizmetleri alan bankaların ihtiyarına bırakılmış ve gerektiğinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nu da zorunlu tutma yetkisi verilmiştir.
Gizlilik önlemleri
- Bankaların 5411 sayılı Kanuna ilişkin mevzuat uyarınca kredi ve diğer alacakları için ayırdıkları karşılıkların diğer ülke uygulamalarına benzer şekilde ayrıldıkları yılda kurumlar vergisi matrahından indirim kalemi olarak kabul edilmesi öngörülmüştür.
- AB Direktifleri ile uyumlu bir şekilde BDDK’nın elde edeceği sır niteliğindeki belgeleri ceza soruşturması ve kovuşturması kapsamında savcılıklar ile ceza mahkemeleri dışında hiçbir kişi, kurum ve kuruluşa verememesi esası getirilmiş ve ayrıca banka ya da müşteri sırrının paylaşılmasının kapsamı daha açık bir şekilde belirlenmiştir.
İSTİHDAM PAKETİ KOMİSYONDA
Hükümetin hazırladığı İstihdam Paketi’nin komisyon görüşmeleri başladı. Paket, çalışma yaşamını düzenleyen birçok unsur içeriyor. Özel sektörde eski hükümlü çalıştırma yükümlülüğü kaldırılıyor. Terör mağduru çalıştırma yükümlülüğü kamuya bırakılıyor.
SSK işveren priminden 5 puanlık indirim yapılıyor. İşsizin ‘işsizlik ödeneği’ yüzde 40 artırılıyor. İşsizlik Fonu’nu kaynak olarak kullanmayı öngören pakette, mevcut istihdama ilave olarak işe alınan kadınlar ile gençlerin SSK priminin 5 yıl boyunca fondan karşılanması, GAP’a İşsizlik Sigortası Fonu’na aktarılan devlet payı nemasından kaynak sağlanması öngörülüyor.
İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’ndaki görüşmelerinde bir sunum yapan Çalışma Bakanı Faruk Çelik, çalışma hayatındaki bütün aktörleri ilgilendiren istihdam paketinin, işsizliğin azaltılarak istihdamın artırılması ve bu noktada yaşanan sıkıntıların giderilmesi konusunda atılmış önemli bir adım olarak görülmesi gerektiğini söyledi.
çalışma Bakanı Çelik, tasarı hedeflerini şöyle açıkladı:
“İstihdamın üzerindeki idari ve mali yüklerin azaltılması, özürlüler ile gençler ve kadınların istihdamının teşvik edilmesi, işverenlerin ihtiyaç duyduğu kalifiye işgücünün yetiştirilmesi, ekonomik ve bölgesel kalkınmaya yönelik yatırım projelerine kaynak sağlayarak istihdam imkânlarının arttırılması, kayıt dışı istihdamın azaltılması.”
İşsizlik küresel sorun
2008 Ocak ayı verilerine göre Türkiye’de toplam işsiz sayısının 2 milyon 567 bin, işsizlik oranının da yüzde 11.3 olduğunu belirten Çelik, şöyle dedi:
“Uluslararası Çalışma Örgütü’nün ‘Küresel İstihdam Eğilimleri’ raporuna göre, işsizlik küresel düzeyde bir sorundur. Dünya genelinde 190 milyon kişi işsiz. Düzenli çalışmayanlarla birlikte 500 milyonu buluyor. Türkiye’de TÜİK’in istatistiklerine göre, 2002-2007 yılları arasında istihdam edilenlerin sayısında 1 milyon 200 binlik bir artış oldu. 2008 Ocak ayı verilerine göre de, Türkiye’de toplam işsiz sayısının 2 milyon 567 bin.
İşsizlik oranının yüzde 11.3. İşsizlik daha çok kentlerde ve gençler arasında yaygın. 2007 itibarıyla 15-24 yaş arasında görülen işsizlik oranı yüzde 19.6, kadınlarda işgücüne katılma oranının ise yine 2007 yılı itibarıyla yüzde 24.8. İstihdam paketi çalışma hayatının bütün aktörlerini ilgilendiriyor. İşsizliğin azaltılması konusunda önemli bir adım.”
TUZLA MADDESİNDE GERİ ADIM
Komisyonda, Tuzla tershanelerindeki kazalar üzerine getirilen “mesleki eğitim görmemiş eleman çalıştırılması durumunda bin YTL ceza verilmesini” öngören hüküm değiştirildi. Ceza 500 YTL’ye indirildi. Tasarıda şu unsurlar yer alıyor:
- Mevcut istihdama ek olarak işe alınan 18-29 yaş arası gençler ile kadınların SSK primi 5 yıl, kademeli olarak İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak.
- GAP’a İşsizlik Sigortası Fonu’na aktarılan devlet payı nemasından 2008-2012 yılları arasında kaynak sağlanacak.
- Özel sektörde 50 veya daha fazla işçi çalıştıran işverenlerin eski hükümlü çalıştırma yükümlülüğü kaldırılacak. Terör mağduru çalıştırma yükümlülüğü kamuya bırakılacak. Özürlülere ait SSK işveren prim tutarı Hazinece ödenecek.
- Spor tesisi kurma zorunluluğu kaldırılacak.
- Kreş, emzirme odası yükümlülüğünde hizmet alımı yapılabilecek.
- İşyeri sağlık ve güvenlik birimi, işyeri hekimi çalıştırma yükümlülükleri hizmet alımı ile karşılanabilecek. Birden fazla işyeri ortak birim kurabilecek.
- SSK işveren priminden 5 puanlık indirim yapılacak.
- İşsizlik Sigortası Fonu’ndan sigortalı işsizlere ödenen işsizlik ödeneği yüzde 40 artırılacak. Yararlanabilme başvuruları elektronik ortamda gönderilebilecek.
- İşveren ve alt işveren arasındaki sözleşme yazılı yapılacak, böylece muvazaalı durumların önüne geçilecek.
- Ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılacak işçiler için mesleki eğitim şartı getirilecek.
- Basın İş Kanunu ve Deniz İş Kanunu’na tabi olanlar da Ücret Garanti Fonu ve Kısa Çalışma Ödeneği’nden yararlanabilecek.
Paket mi, fon boşaltma mı?
İstihdam Paketi’nin İşsizlik Sigortası Fonu’ndan kaynak aktarımını öngören unsurları tartışma yarattı. Sendikalar ve bazı meslek örgütlerinin de tepki gösterdikleri bu konu komisyonda da tartışma konusu oldu.
Daha önce de ek istihdam şartıyla prim ödemelerinin fonun faizinden karşılanması mesleki eğitime kaynak aktarılması gibi öneriler gelmişti. Hükümet bu önerileri benimsemedi. Ancak İstihdam Paketi’ne fondan kaynak aktarımını öngören maddeler koydu.
Komisyonda, GAP’a, işsizlik sigortası fonundan 8 milyar YTL kaynak aktarılmasına MHP?Milletvekili Osman karşı çıkan Durmuş, SSK fonlarının da zamanında böyle kullanıldığını belirterek, “Devlet başka yerden kesinti yapsın. Bu tam bir fiyasko” dedi.
CHP Adıyaman Milletvekili Şevket Köse de devletin zaten işsizlik sigortası fonuna vergi koyarak, fondaki yüzde 1’lik devlet katkısını geri aldığını, şimdi de fonu GAP yatırımlarına aktaracağını kaydederek, “Geçmişte SSK’yı talan eden anlayış şimdi yeniden hortlatılmak isteniyor” dedi.
Uras: Fonu ham hup yapmak istiyorlar
Milliyet yazarı Güngör Uras dünkü yazısında İşsizlik Fonu ile ilgili gelişmeleri değerlendirirken, “Bizde belli amaçla oluşturulan fonlarda para birikince, hemen bu paraları nasıl ‘ham hup’ yaparız arayışı başlar” demişti. Uras’ın değerlendirmesi özetle şöyle:
“Daha önce Konut Edindirme Fonu, Tasarruf Fonu gibi fonlardaki paralar nasıl ‘ham hup’ yapıldıysa, şimdi de sıra işçilerin işsizlik fonundaki paralara geldi. İşsiz kalan işçilere, belli bir süre ödeme yapmak için oluşturulan fonda biriken paraya nasıl el konulacağının hesabı yapılıyordu. Hükümet formülü buldu. Tasarı hazırlandı. Fondaki paraların ‘deve’ edilmesinin kapısı açılıyor.
Fonun bu zenginliği uzun süredir çok çevrenin iştahını kabartır oldu. “Burada paralar boş yere duruyor. Bunlar teşvikli kredi olarak işadamlarına dağıtılsın. İşadamları yatırım yapınca iş imkânları artar. Bundan işçi de yararlanır ” deniliyordu.
Ardından devlet fondaki paraları kullanma arayışlarına girdi. İstihdam Paketi adı altındaki kanun tasarısıyla ise fondaki paraların kullanılmasının yolu açılmak isteniyor. (1) Fondan birçok alana para dağıtılmasına imkân yaratılıyor. (2) GAP için devletin yapacağı harcamalar için fondaki paraların harcanacağı belirtiyor. Bu yaklaşım işçi için kurulan işsizlik fonundaki paraların paylaşılma ve harcanma yaklaşımıdır. Olan biten karşısında işçinin yapacağı hiçbir şey yoktur.”
Fon parasına düşük faiz mi uygulanıyor?
İşsiz kalanlara bir süre işsiz maaşı ödemek için kurulan ve Temmuz 2000’den bu yana prim tahsil eden İşsizlik Sigortası Fonu’da Mart 2008 itibariyle 32.8 milyar YTL bulunuyor. Bugüne kadar işsizlere 1.4 milyar YTL ödeme yapıldı. Fon parasının (yüzde 53’ü bono, yüzde 38.93’ü tahvil, yüzde 2.34’ü döviz cinsi tahvil olmak üzere) yüzde 94.3’ü Hazine kâğıtlarında. Yüzde 5.47’si mevduat, yüzde 0.26’sı da döviz tevdiat hesabında tutuluyor.
Fon, işçi ve işverenlerden gecikme zamları dahil toplam 10 milyar 980 milyon YTL prim tahsil etti. Devlet katkısı olarak 3 milyar 656 milyon YTL oldu. 10.7 milyon idari para cezası, 4.8 milyon YTL iade girişi elde etti. 19 milyar 797 milyon YTL faiz geliri sağladı.
Düşük faizle tutuluyor
Fonu parasının piyasa şartlarında nemalandırılıp nemalandırılmadığı da tartışma konularından biri. Geçtiğimiz günlerde DSP İzmir Milletvekili Harun Öztürk, konuyu gündeme getirerek, “Hazine, piyasaya 8.88 faiz öderken, fona 6.95 faiz ödüyor” dedi.
İş ve İşçi Bulma Kurumu eski Genel Müdürü olan Öztürk, Hazine’nin yıllardır fondan aldığı borca, piyasaya ödediği reel faizin altında faiz ödediğini dile getirerek, “Hazine, 2008 yılı ocak ayı itibariyle, piyasaya reel faiz olarak 8.88 oranında faiz öderken, işsizlik sigortası fonuna 6.95 oranında faiz ödüyor. 2003’ten bu yana bu oran, 2-3 puan aşağı çekilerek devam ediyor dedi.
AYIPLI MAL GARANTİ SÜRESİNİN SONUNA KADAR İADE EDİLEBİLECEK
Yargıtay Ondokuzuncu Hukuk Dairesi, tüketicileri sevindirecek bir karara imza attı. Daire, dayanıklı tüketim mallarının ayıplı çıkması halinde garanti süresi sonuna iade edilebileceğine karar verdi.
Daire, verdiği emsal kararda, “Ayıba karşı tekellüf hükümlerine dayanan ticari satışlarla ilgili davalarda zaman aşımı süresi 6 ay ise de satılanın daha uzun bir garanti kapsamına alınması durumunda garanti süresi sonuna kadar dava açılabilir. Ayrıca satıcı, alıcıyı iğfal (aldatma, kandırma) etmiş ise zaman aşımından yararlanamaz” görüşünü dile getirdi.
Motorlu Araçlar A.Ş.’den araba satın alan K.M. aldığı aracın ‘ayıplı’ çıkması üzerine malın iadesi talebinde bulunarak alacak davası açtı. Satın aldığı arabayla bir yıl sonra trafik kazası geçiren K.M. aracın hava yastıklarının açılmamasını gerekçe gösterdi.
Mahkeme, süresi içerisinde araçtaki ayıp ihbarının yapılmadığını, satış tarihinden itibaren 6 aylık zamanaşımı süresi içinde bu davanın açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdi. Davanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay Ondokuzuncu Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin verdiği kararı bozdu.
Dava açma koşulları
Yargıtay, tüketicileri yakından ilgilendiren kararının gerekçesinde şu görüşleri dile getirdi:
“Türk Ticaret Kanunu’nun 25/4. maddesi uyarınca, ayıba karşı tekellüf hükümlerine dayanan ticari satışlarla ilgili davalarda zaman aşımı süresi 6 ay ise de satılanın daha uzun süre garanti kapsamına alınması durumlarında garanti süresi sonuna kadar dava açılabilir. Öte yandan satıcı, alıcıyı iğfal (aldatma, kandırma) etmiş ise yasada öngörülen zaman aşımından yararlanamaz. Bu durumda mahkemece, dava konusu aracın garanti belgesi getirtilip davanın garanti süresi içinde açılıp açılmadığı saptanarak gerektiğinde Borçlar Kanunu’nun 207/son maddesi hükmü de tartışılmak suretiyle uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler üzerinde durulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”
Yargıtay çevreleri, verilen kararın emsal olacağını ve dayanıklı tüketim mallarının ayıplı çıkması halinde iade için gerekli olan süre için ‘garanti süresi’nin kabul edileceğini belirttiler.
KOÇ EN BÜYÜK MUHARİP GEMİ PROJESİNE BAŞLADI
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gemi inşa sektörü alanında hedeflerinin, sektörün dinamizmi ile üniversitelerin bilimsel birikimini birleştirerek, bir sinerji elde etmek olduğunu belirterek, “Öncelikli amacımız Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dışa bağımlılığını en aza indirmek ve milli kaynak imkânlarını geliştirmektir” dedi.
Erdoğan dün Sahil Güvenlik Komutanlığı’na 4 arama kurtarma gemisi yapacak olan Koç Grubu’na ait RMK Marine ve yine Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na 16 adet yeni tip karakol botu yapacak olan Dearsan Tersaneleri’nde düzenlenen kaynak törenlerine katıldı. Erdoğan RMK Marine’de düzenlenen törende yaptığı konuşmada, savunma sanayinin ihtiyaç duyduğu araştırma ve üretimleri yapmak için seferber olduklarını söyledi.
Gemi inşa sanayinin hızla gelişen stratejik alan olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Dearsan Tersanesi’nde karakol botlarının ilk kaynağını yaptık. Şimdi de RMK Marine’de arama kurtar gemilerinin ilk kaynağını atacağız. Bu projeler ülkemiz sanayimizin geldiği gurur verici noktayı gösteriyor. Son 5.5 yılda sanayimiz büyük bir atılım içine girdi. Gemi inşa sanayimiz 2002 yılında dünyada 23 sırada yer alıyordu. Bugün ise 4. sırada” diye konuştu.
Erdoğan, TSK için inşa edilecek gemilerdeki yerli imalat oranının yüzde 65-70 oranında olmasının gurur verici olduğunu söyledi.
Koç: Kalifiye eleman sıkıntısı var
Koç Holding Şeref Başkanı ve RMK Marine Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç da konuşmasında RMK Marine şirketini nasıl kurduğunu anlattı.
“Sahil Güvenlik Arama Kurtarma Gemi Projesi”nin, özel sektörün yüklendiği ilk ve en önemli muharip gemi projesi olduğunu ifade eden Koç, yapacakları 4 gemiyi taahhüt ettikleri tarihe yetiştirmek için gece-gündüz çalışacaklarını söyledi. Bu alanda kalifiye elemanın büyük bir önem taşıdığını dile getiren Koç, “Teknik adam sıkıntısı yalnız bizim memlekette değil dış dünyada da mevcut. Şimdilik Türk gemi sanayii için en büyük darboğazı burada görüyorum” dedi.
Erdoğan ve beraberindekiler daha sonra düğmeye basarak ilk kaynağı yaptı. Törenin ardından Koç, Erdoğan’a bir plaket sundu.
Dearsan Tersanesi’nde yapılan törende konuşan Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ise, bu projeyle askeri muharip gemilerin ilk defa özel tersanelerde gerçekleşeceğini belirterek, “Botlar tamamen milli olacak. TSK’nın silah teknolojileri bakımından dışa bağımlılığının azaltılması her alanda meyvelerini vermiştir” dedi.
Savunma Sanayinin cirosunun 2007 yılında 2 milyar doları aştığını dile getiren Gönül, “2003’te TSK’nın ihtiyaçlarının yurtiçinden karşılanma oranı yüzde 25 iken, 2007’de bu oran yüzde 41.6’ya çıktı. Hedefimiz 2010 yılında bu oranı yüzde 50’ye çıkarmak” diye konuştu.
Konuşmaların ardından protokoldekiler ilk kaynağı atarak botların inşasına start verdi. Törenlere Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, İstanbul Valisi Muammer Güler, Kadir Topbaş, Celalettin Cerrah ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Bu arada Dearsan Tersanesi’nde 2006 yılında meydana gelen iş kazası sonuçu 2 işçi ölürken 6 işçi de yaralanmıştı. Yine 13 Şubat 2008 tarihinde de Cevat Toy isimli işçi iskeleden düşerek hayatını kaybetmişti.
İlk teslimat 2011’de yapılacak
RMK Marine, Milli Savunma Bakanlığı’nın, Sahil Güvenlik Komutanlığı için açtığı dört adet “Sahil Güvenlik Arama Kurtarma” gemisi ihalesini 2006 yılında kazanarak, özel sektör tarihindeki en büyük muharip gemi projesini alan ilk tersane olmuştu. Sözleşmesi 2007 yılında imzalanan ihale gereği isimleri “Dost”, “Umut”, “Yaşam” ve “Güven” olan dört gemi inşa edilecek. Arama kurtarma görevlerinin yanı sıra karakol, kaçakçılığı önleme, yangın söndürme, kirlenmeyi önleme gibi konularda da faaliyet gösterecek gemilerden “Dost” 2011 yılında teslim edecek.